Thursday, November 05, 2009

İsimsiz

Zaman durmuş, kara yağmur şakır şakır yağıyor. Gri gözler, sessiz ve derinden, ama ta içine bakıyorlar hayatın. Dizlerinin üstüne çöküyor. Ellerini göğe açıyor. Bu kafese sıkışmışlık hissinin garip ürpertisi içinde titremeye başlıyor. Derinlerden kaynağını alan çığlık ve isyan dalgaları akın akın yükseliyor. Neden, niçin belli değil. Yalnızca isyan, yalnızca kapana kısılmışlık! İçini yarıp çıkmalı artık, karalar karası bu yağmurun içine yığılıp, yardım eli umudu olmadan, son nefesini pislik ve balçık içinde vermek istiyor. Birşeyler onu içten dışa doğru zorluyor. Titremeler, köpürmeler... Bu nefret, bu yalnızlık, bu kapana kısılmışlık, yeter artık! Bu hayat, bu zifir karası, yapışkan pislik artık kendinden arınmalı... Gözlerini kapıyor, göz kapaklarını yalayan soğuk içini ürpertiyor ama gözlerini açmıyor, açmayacak...

No comments: