Friday, March 14, 2008

Uyanış...

Tutsak edildiği zindanın nem ve terkedilmişlik kokusu içindeki yalnızlığından kurtulmak, özgür olmak için doğruldu dev. Asırlardır iki büklüm yaşadığı duvarlardan kurtulmak istiyordu şimdi. Her defasında ikna ederek benliğini yaşamaya devam etmişti bu kör karanlığın iğne deliği özgürlüğüne sıkışarak ve kendi kandırmacasıyla bileklerini zincirleyerek. Oysa şimdi dikelmek, okyanuslara ve dağlara yeniden yukarıdan bakmak, temiz havayı kana kana ciğerlerine çekmek ve boynundaki zincirleri parçalayıp atmak istiyordu. Kasları gerildi. Zincirlerin üzerindeki tozlar, devin gazabından korkarcasına, sessizce bir bir döküldüler. Yılların yorgunluğunu ilk defa hissetti zincirin her biri dağlar kadar büyük halkarı... Bir cayırtıdır koptu, yer sallandı, tavan parçalandı. Işık kör edercesine ve devi çıktığı zindana tıkmaya çalışırcasına gözlerine saldırdı. Göz kapakları sımsıkı kapandı, ciğerlere dolan hava yüzyıllık nem ve köhnemişliği sildi süpürdü ve yeni bir yaşam alevi yayıldı tüm bedene... Bu beden ki gelmiş geçmiş tüm varlıkların ötesinde büyük ve fakat tanrıların yalnızlığında hapis... Zincirler parçalanırken okyanuslar yarıldı, yeryüzü alt üst oldu. Devin gırtlağından gelen hırıltı, çığlığa; çığlık, çağlayan göz yaşlarına; çağlayan göz yaşları öfke seline; öfke seli, kaybedilen zamanın felaketi haline dönüştü! Şimdi yerden göğe yükselen bu özgürlük abidesi bir daha tutsak olmamaya yemin edercesine, gözlerini kamaştıran güneşe doğru kaldırdı elini ve haykırdı:

"Yeteeeeeeeeeeer!"

2 comments:

Anonymous said...

İlk defa dev ve mağarasından 09-2006 tarihli bir yazı ile günlüğünde bahsetmiştin. Ondan iki yıl sonra da olsa uyanış yazısını almak sevindirdi uzun dostum. Bahar hep coşku getirsin...
Candan.

Anonymous said...

ey, okuduğumda aklıma gelen...

.............

her kadin kendi ağacini tanir

sana geldiğimde
kanatlarını,
siyah taşlarla örülmüş
o ıssız şehrin üzerinde açacak,
bulduğum bir ağacın dallarına tüneyecek
ve acıyla bağıracaktım.

her kadın kendi ağacını tanır.

uçtum o gece.
karanlığın girmeye korktuğu şehri geçtim.
gölge olmayınca ruh yalnızdı. uludum.

B.M.