Tuesday, March 11, 2008

Sırtlan Günlükleri - 0

Gün batımının kan kızılında, deli bakan gözlerin kırmızısı ve kuduz salyası sırıtmasıyla şehre girdi yaralı sırtlan doğu kapısından, batan güneşe karşı. Batan gün aslanların günü. Leşlerin kokusunu sırtlanıp, arkasına bakmadan uzaklaştı rüzgar... Havayı şöyle bir kokladı sırtlan. Bugün burada ölüm kokuyordu. Yaşam terk edeli bu toprakları çok olmamıştı ancak belli ki acele etmişti; o da ecele gitmişti. Elbet yolları kavuşurdu.

Yarası ağırdı. Çenenin kenetlendiği yerden akan kan hala o anın sızısıyla akıyordu. Artık biliyordu ki hiçbir zaman bu topraklar onların olamayacaktı. Ancak yine biliyordu ki aslanlar da eskisi kadar rahat nefes almayacaklardı. İlk savaş ne zaman çıkmıştı? İlk çatışma, ilk yıpranma?
Bu kadar eskiye mi dayanıyordu hüzün çiçeklerinin tohumlanması bu topraklarda? Yoksa hafızası yine o garip oyunlardan birini mi oynuyordu? Aslanların sert bakışları altında oynaştıkları günlerden, intikam yemini ettikleri acılı günlere kadar geçen günlerin hatıraları neden bir nefeste silinircesine yitip gitmişti...

Güneş son ışık hüzmelerini de alıp yitti gitti batıdan! Kör camlarına evlerin, şavkı vurdu deli bakan kan kırmızı gözlerin. Ve bu delişmen yansıma aydınlattı korkuyla sımsıkı kapanmış gözkapaklarının ardındaki tir tir titreyen yüreklerin en karanlık ve ücra köşelerini. Sırtlanın hırlaması, gecenin saf karanlığını yırtan kibrit alevi gibi sessizliğin yüreğine çöktü! Korkular köşeye sıkıştı, ezildi ve kanlar içinde kenara yığıldı. Cesaret bu sefilliğin iğrenç kokusuna tahammül edemeyip uzaklaşalı çok zaman geçmişti ne de olsa... Şimdi sırtlan sefaletin leşiyle beslenirken, cesaret başka topraklarda geride bıraktığı sefaletin izleriyle yeni bir hayata başlamaya çalışıyordu. Ancak leşlerin kokusuyla uzaklaşan rüzgar cesarete bu kokuyu bulaştırmıştı birkere, zira cesaret sefalete kendi tereddüttünün meydan verdiğinin farkındaydı.

Sırtlan derin nefes verdi, köşeye çöküverdi. Nefes alışverişi hızlandı, ölüyordu. Sırtlan sırıtmasını son nefesine salık verdi ve son nefesini semaya salıverdi...

No comments: