Wednesday, March 05, 2008

Şenses'in bana hep Yadigar ...

Bir nefeste Tuzladayım.... Kapının kilidini çeviriyorum, hapsolmuş anıların kokusu ciğerlerime doluyor ve yeni doğmuş çocuğun ilk nefesi gibi yakıyor içimi, çığlık çığlığa ağlayasım geliyor... İlk heyecanlar, sonra partiler, sıcacık paylaşımlar, ayrılıklar, yaban ellere teslimiyet ve şimdi her nefesimde içimi yakan hatıralar...

Gözlerimi kapatıyorum Efirlideyim... Serin bir sonbahar öğleden sonrasında yağmur sonrası
toprak kokusunda buluyorum kendimi. Babam içeriden gülümsüyor, annem mutfaktan... Ne
kadar da gençler, ne Tuzla var o zaman ne de başka bir diyarda yaşananlar. Koşarak içeri
girip sarılmak istiyorum...

Gözlerimi açıp kapatıyorum ve bir yaz öğlenine uyanıyorum. Önce sahilden gelen çocuk
seslerini ve bağrışmalarını ayır ediyor kulaklarım sonra Karadenizin dalgalı sularında
usulca ilerleyen motorun sesini. Ve derken balkonun rüzgarında sohbet eden annemin ve
babamın sıcak konuşmalarını...

Düşünce hızında yolculuk ederken Ethemefendi'de buluyorum kendimi, anayoldan
geçen motorun sesi Karadenizdeki öğlen uykularını hatırlatıyor ama üniversiteye
başlayalı da çok olmuş! İki oda salon evimizden taşınmamıza daha çok var!

Son durağım Fatsa oluyor. Yılların sakladığı kokular ve sararmış fotoğraflar arasında
geziniyorum. Kum taşından küpeyi, eşarbı, bastonu hatırlıyorum... Bunlar bana senden Yadigar!

Derin bir nefes alıyorum... Tuzla yavaş yavaş kayboluyor. Yerini gece yarısına yaklaşan Uzak
Doğu saati alıyor ve çalışan klimanın mekanik horultusu...

1 comment:

Anonymous said...

Tuzla herzaman icimi derinden bir demir cubukla kanirtiyor. o aciyi tarif etmem mumkun degil ama senin satirlarin da icimi ayni sekilde kanirtti.

Efirli ise herzaman mazide kalan hos bir seda. Ya Fatsa ne zaman dusunsem hos bir gulumseme yaratiyor bende. sagolasin Yadigar bunu sen yarattin..