Sunday, July 29, 2012

Pencereler

Evimden dış dünyaya açılan 3 pencere var: Evin pencereleri, televizyon ve internet. Evin pencereleri yalnızca sokağı ve dışarıdaki binaların izin verdiği mesafeyi görmeye elveriyor. Televizyon, kullandığınız alıcının yayınına izin verdiği televizyon kanallarının uygun gördüğü dış dünyayı gözler önüne seriyor. İnternet diğer ikisine göre daha geniş bir görüş açısına sahip. Şayet yeteri kadar araştırırsanız, belli sınırların ötesine geçip farklı dış dünya görüşleri yakalayabilirsiniz. Burada da karşınıza binalar yerine devlet politikaları dikiliyor. Düzenleyici kurumlar belli noktaları tutarak, dış dünya görüşünüzün belli bir noktaya uzamasına izin vermiyorlar. Sonuç olarak, dış dünya evimdeki pencerelerin bana gösterdiğinden çok daha fazlası. Dışarı çıkıp görmeli, deneyimlemeli, ancak burada da sorunlar var...


İngiltere 2012 Olimpiyatlarını izlerken, farklı yaşantıların öykülerinde kendimi kaybediyorum bazen ve kendi pencerelerimden içeri geri geldiğimde, yaşadığım bu şehrin kanser gibi benliğimi her taraftan kuşatmış; sümüksü uyuşukluğunu her yanıma bulaştırmış olması beni çileden çıkarıyor. Ruhum sıkılıyor, nefesim daralıyor. "Kaçmak" bir kurtuluş umudu barındırmıyor, savaşmak zaten sonu belli olan bir mücadeleden öteye geçmiyor düşüncelerde. O halde kaybedilmiş bir yaşamda çaba göstermenin itici unsurlarını nerede bulacağım? Hangi unsurlar bana evimdeki pencerelerin ötesinde yaşam ve umut vaadedecek de ben adımımı sokağa atıp, posterlerden fırlamış görüntüler gibi gök yüzüne umutla bakacağım?

İçine doğduğumuz bu dünyada, vizyonumuzu oluşturan pencerelerin ötesine geçip, pencerenin gösterdiği dünyanın çekirdeğinde, yaşam enerjisini bulabilmek bir mucize gibi görünse de, nefes almak her zaman için insanoğlunun en değerli varlığı ve aynı zamanda hayatta kalma güdüsü gibi görünüyor. O zaman pencereleri açalım da içeri biraz hava girsin...

No comments: