Thursday, October 24, 2013

Nafile

Attığım her adım boşa düşüyor,
Yine de her seferinde düşmediğimi görüyor,
Yeniden bir adım daha diyorum.

Karanlıklarda yürüyorum,

Havada ağır bir koku var...
Küf, yıllanmışlık ciğerlerime doldukça,
Aldığım her nefes daha da ağırlaşıyor.

Karanlıklara yürüyorum...

Umut filizlenmek istiyor, 
Herkes el birliği edip, 
Her defasında kafasını koparıyor...

Karanlıklara kükrüyorum.

 

Tuesday, October 01, 2013

Nefret

İçindeki nefret, kora dönmüş ve gözlerine yansımıştı. İki alev topu şeytani bir gülümsemeyle daha da ürkütücü oluyor, uzun ve kemikli parmakların arasından yükselen puro dumanı semaya yükseldikçe, öfkenin aksak ritmine mistik bir edayla eşlik ediyordu.

Oturduğu koltuk çivili minderden, önündeki masa kızgın çeliktendi. Nefesi duman olmuş, burnundan akıyordu.

Bu öfke, yalandan, riyadan, yalakalıktan doğuyordu. Herkes birbirine lutfediyor, olmayanı olurmuş gibi gösteriyor, yapmadıklarından paye kapıyordu. Kurallar esniyor, sıralar bozuluyor, gölgeler her yeri sarıyor ve yaşam soru işaretlerinin peşi sıra bilinmezliklerle doluyordu.

Boynundan yüreğine sarkan ilmek, her kalp atışında onu boğuyordu. Bu kokuşmuş hayat ve sürüngenimsi insanlar midesini bulandırıyor. Zihin erozyonu önü alınamaz bir kanser gibi her yanı sarıyordu...

Purosundan derin bir nefes çekti ve vermedi...