tag:blogger.com,1999:blog-216582412024-03-13T03:27:59.680-07:00Uzun Uzak GünlüklerGeçmişin ayak izlerinde bir adam...Uzun...uzak...
Geleceğe bakan gözler; puslu, buzlu, yalnız...
Ve bir günlük...Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.comBlogger220125tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-47560784138400371872023-03-10T09:00:00.002-08:002023-03-10T09:00:27.346-08:00Boş...Dolu...<p> Taşmadan dolmak gerek, damla damla. </p><p>Gözlemler ve deneyimlerken hayatı,</p><p>Garip bir tiksinme geliyor içime,</p><p>Görüyorum insanın ne kadar havaya girdiğini ve kendini dahi kandırmayı nasıl başardığını. </p><p>O kibir, kendini dünyanın merkezine koymasını sağlayan, </p><p>Önce içine bir heyecan dolduruyor, yükseliyorsun. </p><p>Sonra kendinden sıyrılıp biraz geri çekilip, tıpkı bir filmden sahneler izler gibi kendine baktığında, </p><p>aslında ne kadar da sahte ne kadar kırılgan olduğunu anlıyorsun. </p><p>Elbette geç oluyor, aslında ne kadar kırılgan olduğunu anladığında, </p><p>çünkü çoktan parçalara ayrılmış oluyor, ihanete uğramış hissediyorsun. </p><p><br /></p><p>Dolarken, daha çok var sanıyorsun kabın taşmasına. </p><p>Her bir damla tecrübedir, tadını çıkarmak lazım diyorsun. </p><p>Oysa kap dolmakta, boşluk azalmakta. </p><p>O kap senin hayatınsa, dolmak değil, boş kalmak olmalı amaç. </p><p>Yerleşmek, mayalanmaktır; Hareket, deneyimlemek. </p><p>Sadece mayalanmak değil, bir yandan boşalmak gerek.</p><p><br /></p><p>Taşmadan dolmak, dolarken boşalmak,</p><p>Doğumla ölüm arasında yaşamak gerek,</p><p>Kibirden uzaklaşarak, hayat önünde eğilerek.</p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-26290795509188444522022-10-17T14:54:00.003-07:002022-10-17T14:54:25.212-07:00Sana Mesajlar - 3<p><span style="background-color: white; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; white-space: pre-wrap;">Gece, yarısını geçti gidiyor. Sen uyuyorsun, benim zihnim ise durmuyor, gün ortası gibi parıldıyor. Gelelim bugün sana sözlerime:</span></p><p style="-webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; background-color: white; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); counter-reset: list-1 0 list-2 0 list-3 0 list-4 0 list-5 0 list-6 0 list-7 0 list-8 0 list-9 0; cursor: text; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0px 0px 12px; outline: none; padding: 0px; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Bu hayatta, senin sen olduğunu unutturmak isteyecek insanlar olacak. Bazıları düşman ve çoğu da akılsız dost olacaklar. Akılsız dostları ve düşmanları bertaraf etmenin en iyi yoluysa kendini tanımak olacak. </p><p style="-webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; background-color: white; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); counter-reset: list-1 0 list-2 0 list-3 0 list-4 0 list-5 0 list-6 0 list-7 0 list-8 0 list-9 0; cursor: text; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0px 0px 12px; outline: none; padding: 0px; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Bunu bir çırpıda söylemek kolay ancak gerçekleştirmek çok zor olacak. Kendini ve çevreni sürekli samimiyet testinden geçirerek özünü bulman gerekecek. </p><p style="-webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; background-color: white; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); counter-reset: list-1 0 list-2 0 list-3 0 list-4 0 list-5 0 list-6 0 list-7 0 list-8 0 list-9 0; cursor: text; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0px 0px 12px; outline: none; padding: 0px; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Kendini tespit etmeye başladıktan sonra diğerlerini ayıklamaya başlayabilir ve duruma göre şekillenebilirsin. </p><p style="-webkit-font-smoothing: subpixel-antialiased; background-color: white; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.87); counter-reset: list-1 0 list-2 0 list-3 0 list-4 0 list-5 0 list-6 0 list-7 0 list-8 0 list-9 0; cursor: text; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; margin: 0px 0px 12px; outline: none; padding: 0px; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Kısa oldu ama üzerine düşünmesi uzun sürecek... </p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-65206683074205298402022-10-11T12:11:00.001-07:002022-10-11T12:11:09.919-07:00Sana Mesajlar - 2<p> Uyuyorsun, masum hayallerine sarılmış; bense uyanığım. Uyutmuyor beni günün getirdikleri ve götürdükleri. Geleceğin aydınlığını boğmaya çalışan örümcek zihinler ağır bir yük gibi omuzlarımda. Yalnız olmadığımı biliyorum, bu bana kuvvet vermiyor, karamsarlığımı perçinliyor. Sadece bana değil, bir neslin boğazına çöküyorlar, nefesini kesmek, yok etmek istiyorlar. Sonra? Sonrasında kendi kokuşmuş nefeslerinde ilkellik içerisinde yaşayıp gidecekler, ona yaşamak denirse. Daha ziyade alt bir yaşam formu olarak sürüp gidecekler. Elbette boğabilirlerse beni ve ben gibilerin düşüncelerini, umutlarını, var olma iradelerini...</p><p>Sen şimdi uyu küçüğüm, uyanıp da bunları okuduğunda, bir ihtimal biz bu asalaklardan kurtulmuş oluruz. Sen yine huzurla geleceğe bakar, huzurla uykunu uyursun. Yok, biz mücadeleyi kazanamamış ama bir yandan da kaybetmemiş olursak, sen de değerli saydığın herşey için mücadele edersin, edeceksin. Başka çaren olmayacak, çünkü bileceksin ki bu bir var oluş mücadelesi, tıpkı bizim bildiğimiz gibi. Ya varsın ya sen değilsin. </p><p>Önünde uzanan bir ömür var, güzelliklerle dolu ve bir o kadar çirkinliklerle. Öğreneceksin yaşamayı, bazen duruma göre şekillenmeyi, ama asla unutmayacaksın; kanıksamak yok; umursamazlık etmek yok. Kanıksarsan unutursun mutluluğun anlamını; umursamazsan, kazanmayı düşünemezsin bile ve sonuçta aynaya baktığında bu satırları yazdığım kişiyi tanıyamazsın.</p><p>Sen şimdi uyu küçüğüm, ben nöbetteyim. </p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-47923191382148344822022-09-25T11:52:00.002-07:002022-09-25T11:52:23.969-07:00Sana Mesajlar - 1<p style="text-align: justify;">Bunu senin için yazıyorum. Önceleri, sana özel mektuplar yazıp bir yerlere koyayım diye düşündüm, ama sonra düşündüm ki buraya yazayım, günü geldiğinde bu yazıları keşfedip, yazılanları anladığında benden sana olan mesajları kendince yorumlayabilirsin. O güne kadar buradan evrene tek yönlü mesajlar yollamaya devam. </p><p style="text-align: justify;">Haydi başlayalım!</p><p style="text-align: justify;">Hayatı başkalarının bakışlarına göre yaşama. Bunu yapabilmek için kendi gözlerine ve aklına güvenmeyi öğren. Başka bir deyişle kendi gözlerinle bak hayata. Ne zaman ki başkalarının bakışları seninkinden önemli olmaya başlar, o zaman atacağın her adımda kendini sana bakan göz yerine koyup, hiç bilmediğin bir pencereden kendine bakmaya çalışıp, - "bakıp" demiyorum zira istesen de başkasının "bakışı" olamazsın - hayatını tanımadığın ve bilmediğin bir yola sokarsın.</p><p style="text-align: justify;">Bu arada, başkalarının farklı bakış açıları olduğunu da unutma ve yine de kendi bakış açına güven. </p><p style="text-align: justify;">Kendinden çağlayan öz'e değer verdiğin müddetçe, başkalarının da sana katıldığını göreceksin. Yeri ve zamanı geldiğinde sen de başkalarına katılmaya karar verebilirsin ama özünü kaybetmeden.</p><p style="text-align: justify;">Ve sonunda... kendi yolunda kendi gözün ve aklınla yürürsen kendinden başkalarını suçlamak zorunda kalmazsın, bu da kabullenmeni kolaylaştırır. Bu hayat başkalarına bakarak harcanacak kadar uzun değil. Sorumluluk al ve yürü, arkanda kim duruyor diye sık sık dönüp bakmak zorunda kalma; sona geldiğinde ise kendin olmanın huzurunu yaşa çünkü senden bir tane daha yok. </p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-55720661090039249522022-06-02T13:04:00.002-07:002022-06-02T13:04:17.363-07:00Dehliz<p>Bugün zihnimin karanlık dehlizlerine daldım, içime baktım. </p><p>Gördüklerim tarifsizdi ve beni ürküttü, tüylerim diken diken oldu. Saf karanlığın içinden bana bakan beni gördüm; gözlerindeki ifade kelimelere sığmıyordu. Belli ki beni tanımıyordu. Bense aynaya bakıyor ama kendimden emin olamıyor gibiydim. Elimi kaldırıp aksime dokunmaya çekindim, ya o bana dokunmak istemezse ve ben onun ben olmadığının ayırdına varırsam ne yapardım. </p><p>Buna delilik demek istemiyorum çünkü deliliğin bir tanımı, anlamı var. Bu ise benim içimden akıp giden kara bir nehir, beni ikiye bölüp, benden daha fazlasını götüren. Onun götürdüğünden geriye kalan boşluğu dolduransa paramparça hatıralar birbirine kör gözlerle bakan. </p><p>Bugün zihnimin karanlık dehlizlerinden çıktığımı sandım.</p><p>Fakat şimdi anlıyorum ki sadece geri döndüğüm yanılsamasına kapıldım. Ne dönen benim ne de orada kalan ben. Korkarım şimdi oradan bana bakan artık daha tarifsiz ve bir o kadar daha ürkütücü çünkü kendime daha yabancılaşan ben o. </p><div><br /></div>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-72113804681269029822022-04-05T07:55:00.005-07:002022-04-05T07:55:27.872-07:00Semoş<p>İçimi yokluyorum, bir boşluk var, tatsız tuzsuz. Üstelik gelecege sıkılmış bir kurşun gibi zamanı delip geçiyor. </p><p>Yaşam denen yolculuk, bir durakta sonlanıyor, orası muhakkak. Son durağın neresi olduğu ise muallak. </p><p>Hiç gitmeyecekmiş gibi biriktirmek alışkanlığından geriye kalanlar, son durakta indikten sonra yolculuğa devam edenlerin karşısına, yaşamın geçiciliğini vurgulayan kocaman bir anıt gibi dikiliyor.</p><p>Öte yandan hiç tükenmeyecekmiş gibi ertelemelere sahne olan yaşamda, sonu görmek, 'keşke' bilançosunu yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. </p><p>Sen gittikten sonra kulaklarımda sesin hep aynı şefkatle yankılanmaya devam etti Semoşçuğum. Ses tonun ve hayat dolu bakışların enerjinin yoktan var olmayacağına inancımla hep yanımızda olacak. Bazen de gözlerinde yakaladığım donuk bakışlar geliyor aklıma ama biliyorum ki mücadele azmin onları hep yendi...</p><p>Şimdi, senden sonra keşke demeden ve sevgiyle seni ta derinimde hissederek ben de sana sesleniyorum ve biliyorum ki hissedeceksin: seni çok seviyorum/z ve sevmeye de devam edeceğiz SEMOŞÇUĞUM.</p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-1875004861215976892022-01-08T12:25:00.002-08:002022-01-08T12:25:14.405-08:00Yırtılma<p>Bazen hem burada hem de oradayım. Bedenim burada salınıyor: parmaklarım kupaya sarılıyor, dudaklarımda kahve tadı, gözlerim boş; boş çünkü ruhum uzaklarda gezinmekte: Zhong Shan Bei ile Wuning yolunun keşisim noktasında taksi bekliyorum, taksiden indikten sonra merdivenlerden aşağı inip barın kapısından içeri kendimi kaybedeceğim. Yıllar öncesiyle bugün arasında yarılıyor benliğim. Hem mesafeler hem de zaman ayırıyor beni parçalara. Kendimi toplamak enerjimi sömürüyor... Pili bitmiş oyuncak bebek gibi yığılıp kalıyorum oturduğum yerde.</p><p>Bir ekrana bakıyorum bir fotoğraf karesine. İmleç adeta zihnimin aynası: boş planda yanıp sönüyor. </p><p>Fotoğraftan bana bakıyorlar beni görmeden. </p><p>Konuşuyorlar sesleri duyulmadan. </p><p>Duman kaplamış her yanı. </p><p>Alkol zaten sıkıntılı hayatları iyice bulanıklaştırmış. </p><p>Kadın, bana öyle bir bakış atıyor ki, an yarılıyor, zaman bükülüyor, ben titreşiyorum. Ve bir an sonra herşey yine olduğu gibi olmaya devam ediyor. </p><p>İmleç yerini düşüncelere bırakıyor. Şimdi susun ve beni dinleyin: </p><p>Sizi görüyor, anlıyor ama umursamıyorum. Bana dokunmuyorsunuz. Ben ki mekanda ve zamanda dört bir yana saçılmışım, siz mi benim derinime bakıp beni buralardan alıp oralara çekeceksiniz? Aslında siz öndekilerden çok arkanızdakiyim ben. Kolumu masaya dayamış tespih çekiyorum. Kadehimden bir yudum almadan önce çok uzakları değil ayın sonunu düşünüyorum. Küçük dünyamın sınırlarını yırtamayıp, eğlencemin küçüklüğünde ciğerlerimi yırtan sigara dumanına hapsoluşuma kahroluyorum. Siz, öndekiler, kendi yalan dünyanızda kameraya bakış atarken ben içten içe çürüyorum. Tahir'le Ömer birşeyler konuşuyorlar, birbirlerini yarım yamalak duyuyorlar, duyduklarını anlamıyorlar, anladıklarına değil, inanmak istediklerine gülüyorlar. Anlaştıklarını sanıyorlar, tıpkı hayatla aralarındaki ilişki gibi. Yanılıyorlar, yamuluyorlar, yok oluyorlar. Donup kalan bu kare yankılanıp gidecek ama onlar çoktan bir kere titreşip karanlığa gömüldüler. </p><p>Kendimi susturup müziği dinliyorum, kafam kaldırmıyor, herkesi herşeyi susturuyorum. Zaten siyah beyaz olan görüntü iyice bulanıklaşıyor, odağı şaşıyor. Öndekiler bir o yana bir bu yana soluyorlar. Piyano, performans gücünün çok altında kalmış olmanın utancıyla sus pus oluyor. Tuşlara her basıldığında atomlarına ayrılıyor, keşkelerle vals yapıyor, uzaklardaki caza hasret dağılıyor. Bakışlarımın odaklandığı fotoğraf karesi iyice tenhalaşıyor. Tahir, Ömer'e yaklaşıyor: </p><p>- Kalk, diyor ben sıkıldım. </p><p>Masadan kolumu hafifçe çekiyorum. Bir yudum daha alıyorum. Ben rakı sevmem. İçerim. Sevmem. Sevmediğim halde içerim. Belki de yalnızlığıma iyi geldiği için başkalarıyla içiyorum hep. Bir bardak rakı mı bir bardak mercimek mi ikilemi iyice darlıyor beni ay sonu denkleminde. Son yudumu dikiyorum kafama, haydi bana eyvallah. Benden arkada oturanlar mı? Onlar da başka gözün gördükleri, başka kulakların duydukları olsunlar. Benim hikayem buraya kadar. </p><p>Takeshiba tren istasyonundan çıkmış yürüyorum. Tokyo körfezine bakan banklardan birinde puro tellendireceğim. Yine o kadar uzaklara gittim ki içime çektiğim dumanı İstanbul semalarına salmak beni bana geri verecek mi bilemiyorum. Sen bu satırları okurken, ben semada bir duman gibi süzüleceğim. Durma çek derin bir nefes, kimbilir benden bir parça süzülür gözlerindeki soru işaretlerine...</p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-25314883123569667202022-01-08T11:23:00.002-08:002022-01-08T11:23:29.105-08:00Arka Taş<p>Başım köpük köpük, düşüncelerim çırpınıyor. Rüzgar tenimi yalayıp geçerken ürperiyorum. Bir düğme daha iliklemek için buza kesmiş ellerim hareketleniyor, parmaklar tepkisiz kalıyor. -haydi Diyorum, bir düğmeye umut bağlamış olmama şaşarak. Aslında biliyorum ki yoksun, olmayacaksın, gelmeyeceksin ve ürpertim bundan...Geçmişin kahve kokan sıcak anılarını yokluyorum, gözlerimden geçen son soluk tebessümü de hain rüzgar alıp götürüyor. Hani sıcak bir yaz günü arşınlamıştık bu sahili ve ölümden, ayrılıktan konuşmuştuk, ona inanmayan sözlerle cesaret vermiştik birbirimize, güneşin sımsıcak ellerinden destek alarak. İşte o gün ben sana inanmıştım sen de bana. Ya da inanır gibi yapmıştın. Nereden bilecektim, alıp başını gideceğini. Zamana nokta koyup, bana 'sen devam et, bensiz!' diyeceğini. İki adım daha atıyorum rüzgara inat. Sonra gözüm kumlara takılıyor, grinin binbir tonuyla harmanlanan. Dalgalar yıkıyor her bir direnme çabasını. Şimdi sen olsaydın, diyecektin ki her bir maddeye her bir olaya bu kadar mana yüklemek neden? Su işte, kum işte. Kendi dertlerini yıkma olan bitene... Dinle bak:İkincisi o kum o deniz benimle mana buluyor ve benden yansıyanlar, o yaşam benimle eğilip büküyor. Birincisi de - dedim ya - sen yoksun. İstediğim gibi atıp tutarım artık. Deniz ağlar da isyan da eder. Peki hiç gülmez mi? E güler elbet, ama gülmek için de bir sebep gerekmez mi? Nereye bakmalı heyecanı görmek için nereden tutunmalı aydınlık düşünceleri kaçırmamak için?Yok, dostum yok. Rüzgar sert esiyor, yürek yönünden üfürüyor, hep toz hep keder taşıyarak. Değil bir düğme, dünyanın tüm düğmelerini iliklesen titrersin. Bilsem ki bana bir adım geleceksin, düşüp dizlerim üstüne, yalvarırım tüm gücümle. Oysa onun yerine arkamı dönüyorum denize, kumlara, martılara. Varsın dönsün onlara devran, bizimki iki nokta arasındaki düz çizgi, yaşamdan ayrılığa uzanan.</p><p>...Mevsimler geçti, güneş parıldıyor. Heyecan içinde koşturuyor çocuklar. Bir köpek yavrusu, bir o yana bir bu yana koşuyor, bulabildiği her şeyin peşinde koşarak. Deniz kuşları pike yapıyor denizin üstüne. Kumsalın, denize komşu olduğu çizginin hemen berisinde duruyorum, ellerim cebimde. Ayaklarım sabırsız ve meraklı. Acaba bu sıkıcı ayakkabılardan kurtulup sıcak kumlara inecek miyim? Sevgili sen, ben kafayı mı yedim de ayaklarım benden bağımsız davranıyormuş gibi anlatıyorum. Kimbilir belki ben de ayrıldım kendimden de geriye şu garip kabuğu bıraktım; insan gibi görünen, yürüyen, yiyen, içen ama ne yaptığını bilmeyen. Nereye ve ne zaman gittim? Ben gittiysem kim bulacak beni? Bulsa ne diyecek bana? Kimsin dese, nereden geldin, nereye gidiyorsun dese, ne diyeceğim? Haydi, diyelim ki sen buldun ve sordun. Cevaplayayım...Ben, kayıp bir ruhum. Yaklaşık... yok yok hatırlamıyorum kaç güneş kaç rüzgar önceydi ayrılışım. Zaten öyle birdenbire de olmamıştı. Yavaş yavaş yandım, eridim, tükendim, bittim ta ki kendime tutunacak gücüm kalmayana dek. Başlangıçtan sonrası ise bambaşka bir salınım. Umursamadan geçti anlar birer birer. Kimsesiz olmak sanıldığı kadar zor değilmiş ama hiç bilinmedik bir anlamsızlıkmış. O nedenle yitmek zor olmadı. Şimdi sen cevap ver bakalım, sen nasıl buldun beni? Kendini göremeyeni sen nasıl gördün? Aldığın cevaplarla bana kör oldun mu? Dön arkanı ve beni hiç görmemiş gibi yap dostum, çünkü biz seninle iki taş gibiyiz, sahile gömülmüş, ne bir adım birbirine yanaşan ne de bir adım uzaklaşan.</p>Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-8764378384771520272019-12-17T12:14:00.001-08:002019-12-17T12:14:19.982-08:00Salgın<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Bugün bir şeylerin ters gitmeye başladığını ilk defa fark ettiğim gün olarak kayda geçmeli. </div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Sabah kalktım, yüzümü yıkadıktan sonra ağır ağır mutfağa geçtim. Kahve için şu ısıtıcının düğmesine bastım. Cep telefonundan gazetelere göz atayım dediğim anda ilk garipliği fafk ettim. Düzenli olarak takip ettiğim web gazetesi imla hatalarıyla doluydu. Editörler uyuyor muydu? Üstelik bir iki tane değil bir süfü hata vardı. Neyse, sabah sabah sinifimi bozacak defildim. Zaten çıkmam gefekiyofdu. </div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Kapıdan adım attığım anfan itibafen bu konu kafamı kurcalamaya devam etti. Sanki harf hatalarında bir düzen vafdı ama neyfi?</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Biraz yürüdükten sonfa büfede satılan gazetelere gözüm takıldı. Acaba onlarda da bnzef hatalar var mıydı? Evet, bazı yazım hatalafı vafdı.</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Ofise ulaşır ulaşmaz bu konunun yalnızca benim dikkatimi çekip çekmediğimi öğrenmeliydim. Saat nefedeyse 9.30 olmuştu. </div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Kapıdan içefi gifef gifmez, sekretef masama uğfamadan toplantı odasına gçmemi söyledi. Toplantı odasının kapısını afaladığımda içfide gerilimli bif atmosff olduğunu fark ettim. Tüm yazılım ekibi a'dan z'ye oradaydı. Hızlıca bana ayfılan yefe otuftum. Toplantı başladı. </div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Dufum ciddiydi, dün gece yarısından bu yana yazılan tüm kodlar hata vefiyofdu. Bunun yeni bif tüf bilgisayaf virüsü olduğundan şüphe ediliyofdu. Önce yazılımcılafın yaptığı hatalafdan olduğu sanılmış ama daha sonra hatalafı düzeltemediklefini fafk etmişlefdi. Dufumun bundan sonfasını yazafak anlatmak zof olacak zifa p'den sonfa gelen haff bif şekilde yazılamıyoftu. Onun yfin yalnızca 'f' haffi yazılabiliyofdu. Üstelik iş bununla da kalmıyof klavye üzerinde p'den sonfa gelen haffe yakın olan ve onunla yazılmak istenen 'e' haffi de yitip gidiyofdu. Mesela:</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Selamlama kelimesi yazmak istfsnz 'Mfhaba' yazabiliyofdunuz.</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Toplantı uzun saatlef süfdü ancak bif adım yol gidemedik. Günün gefi kalanı da aynı şekilde kafmaşa içinde geçti. Şimdi düşünüyofum da teknolojinin bu kadaf ileflediği günümüzde bir haffin yokluğu ciddi sofunlar çıkafabilif. Neyse gelişmlfi yazmaya devam edeceğim. </div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
***</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
İşlf kötüy gidiyof. Klavy salgını yayılıyof. Önc bif haffl başlayan sorunlaf şimdi d'dn sonfa gln haff d yayıldı. Tüm yazılımlaf sofun yaşadığı için bilgisayafa dayalı sistmlf çökmy başladı. Aftık klavy kullafak ya da dikt drk yazmak da iyidn iyiy zoflaştı. Yazılımcılar bu salgının gfy dönük olarak tkili olmasından korkuyorlar. Yani öncdn yazılan satıflaf da silinmy başlafsa tüm sistmlf hızlı bif şkld çökck.</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Lbtt kağıt kalml yazabilif v bunlafın göfüntülfini paylaşabilifiz ama konu aftık iltişimin ötsin gçti. Glişmlfi yazmaya dvam dcğim. Tabii bu mümkün olufsa.</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
***</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Klay salınına uum iyi kötülşti.</div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Olmuyo(p+1) Bun(Ç+1)an son(p+1)a kağı(ş+1) kal(Ç+2)m kullana(b+1)ağım. salgın yayılıyo(P+1)... </div>
Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-30784721277011562022019-11-19T10:35:00.000-08:002019-11-19T10:35:04.269-08:00Aidiyet?!?<div style="text-align: justify;">
Pekala kendim, söze bir ön kabulle başlayayım. </div>
<div style="text-align: justify;">
"Aidiyet mutluluk getirir. "</div>
<div style="text-align: justify;">
...</div>
<div style="text-align: justify;">
Bu satırları yazmamın üzerinden 24 saat geçmiş olmasına rağmen kalem oynamadı, oynatamadım. Neden? Çünkü bu ifadeye ilişkin doğru soruyu bulamadım. Elimde bir yığın cevap var da doğru soru konusunda kafam karışık. </div>
<div style="text-align: justify;">
Yine de içlerinden uygun olacağını düşündüğüm bir soru sorabilirim şimdi kendime:</div>
<div style="text-align: justify;">
"Ait olduğumu varsaydığım ortamla bağım ne zaman (aslında daha doğrusu) nasıl oldu da koptu? (Aslında daha doğrusu) ben kendimi nereye ait hissettim? (Ya da herhangi birşeye ait hissettim mi?)"</div>
<div style="text-align: justify;">
Buna cevap bulabilirsem, yıkılıp dökülenleri tamir edebilir miyim sorusuna verilecek bir cevabım var mı ona bakarım. </div>
<div style="text-align: justify;">
...</div>
<div style="text-align: justify;">
Birkaç saat önce, bir televizyon programında, hapisten yeni çıkmış bir siyasinin umutla, şevkle, enerjiyle konuşma yaptığına şahit oldum. Hiç mi kırılmamış hiç mi yıpranmamış da yaşadığı bunca şeye rağmen mücadele enerjisini aidiyetin kuvvetli bağından alıyor? Yoksa parçası olduğunu inandığı şeye kendini o derece kaptırmış da hiçbirşey olmamış gibi mi davranmayı başarıyor? (Neyse bana kendi sorularım ve kendi cevaplarım yetiyor. )</div>
<div style="text-align: justify;">
İlk sorduğum soruların sonuncusundan başlayalım, "Eğer herhangi bir zamanda ve yerde öyle olduysa, kendimi nereye ya da neye ait hissettim? (Çoktan seçeyim bakalım.)</div>
<div style="text-align: justify;">
A. Aile? </div>
<div style="text-align: justify;">
B. Ülke? </div>
<div style="text-align: justify;">
C. Millet?</div>
<div style="text-align: justify;">
D. Sevgili?</div>
<div style="text-align: justify;">
E. Hepsi</div>
<div style="text-align: justify;">
... </div>
<div style="text-align: justify;">
Ve saatler sonra gelen bir soru daha: bize ait olmayan şeylerle kendimize ait bir yaşam alanı yaratmak mümkün olabilir mi ya da yabancı yaratılmışların ne kadarını sahiplenip içselleştirebiliriz? (Bu da kenardaki soru yığının üstünde dursun. Kötü kokular saçmaya başlayınca bir kurcalarım...)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi gelelim çoktan seçmelilere:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En basit görüneni sevgiliden başlayalım. Bu şıkkı işaretlemeyeceğim zira tamamen alış veriş ve beklenti üzerinden, ateşli hülyalarla başlayan bir ilişkinin evrildiği sahiplenme hissi, özgür iradenin tek taraflı teslimiyeti olamayacak kadar zorlayici ve sınırlandırıcı. Bu nedenle "hayır ", uzun soluklu bir 'sevgili sahiplenmesi' hiç olmadı ki yitip gitmiş olsun.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aile? Aslında aile yani üst soyumdan taşıdıklarım ile alt soya aktardıklarım, diğerleri arasında en benden olanlar. Onların kokusu diğerlerine göre daha sıcak, rengi daha samimi. Ne var ki üst soyun doğal seçilimle erimesi acımasızca gerçekleşiyor ve geriye sıcacık ama eller tutamadığım anılar kalıyor. Özetle "yitip gidiyorlar." Alt soya gelince, oradaki aidiyet daha ziyade onların bana olan bağlılıkları. Bana kalansa "sorumluluk". Dur, hemen yanlış anlama sevgili kendim, sorumluluktan kaçıyor ya da altt soyuma olan bağlılığımdan şikayet ediyor falan değilim. Sadece sorusunu aradığım cevap bu değil. Evet aile bu şıklar arasında en işaretlenebilir gibi görüneni ama dedim ya çekincelerim beni huzursuz ediyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ülke ve millet şıklarını oraya koymuş olma sebebim, kendimi bildim bileli bu kavramların ulviliği ve bireyin onların bir parçası olması ya da bireyi birey yapanın onlar olması öğretisinin sürekli karşıma getirilmesi olabilir. Geçen zaman, yaşananlar, bu kavramların içini dolduranların bireysel ve sistematik çöküşü, korkarım bilinçli bir bireyin ve üstünde yaşadığımız kürenin sınırlarından sıyrılmak isteyen bir insanın bu şıkları tercih etmemesini açıklamaya yetecektir. Ayrıştırma, itilme, sahiplenilmeme ve yeterince değer verilmeme, sürekli "senin için mücadele ediyorum" diyen bir aşığın, kendisinden çoktan ümidi üzmüş sevdiğine karşı beyhude haykırışı olmaktan öteye geçmediği gibi, üç günlük şu dünyada yorucu oluyor. Bıkmışlıkla a ve b seçeneklerini eliyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
E haliyle "e" seçeneği de hükümsüz kalıyor. Akla gelmeyen ya da çoktan seçmelileri karşıma koyan şu zihnin karşısına gelecek diğer aidiyet seçeneklerinin de "ilkel" kalacağını düşünmek, umarım ön yargılı davranmak olmaz. Aslında düşününce "ilkel" kalabilmek "ait" olabilmenin en temel koşulu belki de çünkü bu sayede kabullenmek kolay oluyor; soru sormuyor, kusurları görmüyor, farklılıkları hissetmiyor, pis kokuları almıyorsun da "oh be" diyorsun. Hey kendim, dur bir dakika bu son paragrafla şimdi kalkmış bana: </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"ilkellik mutluluktur." demiyorsun değil mi? (Bırakayım zihnimin imleci birraz yanıp sönsün.)</div>
Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-28341190081161739322019-11-06T11:42:00.000-08:002019-11-06T11:42:35.063-08:00Özlem <br />
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Üç katlı bir apartmanın tarhana konan koridorlarından geçip annem kokan evin kapısından içeri girmek istiyorum. Sonra babam işten gelsin istiyorum ve bütün bunlara 'geçmişe özlem' diyorum. </div>
<div dir="ltr">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O özlem, güvenlik demek, sorumsuzluk demek.</div>
<br />
<div dir="ltr">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her geçen gün gençliğimin güzel anılarının ters istikametine yürüdüğüm bu yolda her geçen saat ve an son noktaya doğru yaklaşırken, yalnızlaşıyorum. </div>
<br />
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Sevdiklerimin sesi silikleşiyor, bakışları puslar arasında yitiyor. Kabuk bağlıyorum. </div>
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div dir="ltr">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Özlem sönüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div dir="ltr">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Yüreğimin atışlarını daha çok dinler, nefes alış verişimi daha çok takip eder buluyorum kendimi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div dir="ltr">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Korku yok, benden geriye ne kalacaksa onu bırakacağım noktaya varmak üzere. sessiz bir yürüyüş var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div dir="ltr" style="text-align: justify;">
Yalnızlaşan ben özlemi yitirmiş, tek olmanın nasırlığında son yapraklarını döken kuru bir ağaç gibi kalmışım bu koca yaşam vadisinde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-74304138758939168302019-10-24T23:36:00.001-07:002019-10-24T23:38:33.425-07:00Ruhsuz Günlerin SusmalarıBugünlerin sorunu "ruh"un yitip gitmiş olması. Kelimeleri bile bir araya getirmeye gelmiyor. Kurulan cümleler, geçtim güzel kokuyu, kötü dahi kokmuyor. Şu son üç cümleyi oku, nefeslen, bir daha oku: sıfır koku.<br />
<br />
Renk desen: nafile bir renk bu ortaya çıkan. Rengin nafilesi olur mu deme. Bak şu son altı cümleye. Uzaktan bir tabloyu izler gibi izle. Ruhuna hitap eden bir renk yakalayabildin mi? ...<br />
<br />
Hal böyle (sessizlik) olunca, hangi kelimeyi alıp hangi cümleye nereden başlasam sonu hep küfürle bitiyor.<br />
<br />
İyisi, susmak.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-50386963735982008722019-10-21T14:39:00.001-07:002019-10-22T00:57:39.082-07:00KartpostalSevgili Dostum,<br />
<br />
Denizin mavi yeşil kokusu martıların çığlıklarıyla taşınırken balkona, sessizce durup şehri seyrediyor, etrafımdakileri dinliyorum: tam karşı yakadaki korudan, sahildeki parkın hemen üstünde tepelere doğru uzanan mezarlıktan, yaşamın getirdiklerinden ve renklerinden bahsediyorlar. Bir tablo bu, bir boğazdan bir diğerine gerilen tuvale çizilmiş.<br />
<br />
Soruyorum kendi kendime, ben neresindeyim ressamı meçhul bu tablonun? Ben hangi fırça darbesiyim?<br />
<br />
Biraz daha kulak kesiliyorum şehrin fısıldadıklarına: tüm sesler yabancı tınlıyor, iş başındaki uğultu orkestrası tam bir ahenkle çalmaya devam ediyor.<br />
<br />
Biraz daha yaklaşıyorum tabloya: tüm çehreler bulanık ama durgun, tüm gözler boş ve yabancı.<br />
<br />
Sonra bir adım geri çekiliyor, uzaktan bakıyorum, empresyonist bir tablo beliriyor gözlerimin önünde. Birden fark ediyorum ki yabancısıyım ben bu şehrin.<br />
<br />
Bir sanat galerisinin önünden geçerken içeri girmiş, şehrin tablosu dikkatimi çekmiş, onu seyre dalmışım. Bakan göz olmuşum hiçbir zaman parçası olmadığım, olamayacağım bu tabloya...<br />
<br />
Uzun lafın kısası bu şehir, bakıp durduğum bu tablonun, eve dönmeden önce arkasına iki satır karalayıp postaya vereceğim bir kartpostal kopyası, sanat galerisinin hatıralıklar bölümünden satın aldığım.<br />
<br />
Denizden esen tuzlu, ılık kokuyu ciğerlerime çekiyor ve balkondan içeri giriyorum.<br />
<br />
Yarın dönüyorum, sana kart atarım.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-59519019589001063932019-10-18T04:35:00.000-07:002019-10-18T04:35:38.148-07:00Cevap Alamadığım Mektuplar /2Kadim Dostum,<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Neden ben de bir Kafka ya da bir Buzatti olamıyorum? Onların ruhundan taşan kelimeler benim de kalemimden fışkırmıyor? Dile gelemeyişin temelinde yatan kısırlığın, tembelliğin altında yatan ne? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sessizliğimin derinliklerinde, benliğimin alt katmanlarında akan nehrin suları yüzeye ulaşsın istiyorum, zira bu kimsesiz akış bir tür kısır döngü ve beni çoğalmaktan alıkoyuyor. Uzun gecelerin uykusuz sabahlarında hep aynı ben'e uyanmak yaşamı boşa harcamak değilse nedir? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Süre giden yaşamım kendinin farkına varmadan, kendini çoğaltmadan, yaşama değer katmadan bir sona varacaksa eğer bu karın ağrısı da neyin nesi? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sorular sel olup akarken, cevaplar tam yanı başımdaymış, ama ben onları neden göremiyormuşum gibi geliyor? Yoksa cevaplanacak sorular yok da ben mi garip bir sanrı görüyorum? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kalem, kağıdın üzerinde kayıp giderken bir kağıda bir kendime bakıyorum, sonra her şeyi yırtıp atmak istiyorum. Soruları bir yana bırakıp akıp gitmek istiyorum, kendimi salamıyorum. Neden dersin? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben gölgelerde süzülürken sen yeni doğan güne ışıl ışıl gözlerle mi bakıyorsun? Nasıl oluyor da aynı hava aynı su bu kadar farklı etki ediyor aynı ananın farklı çocuklarına? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Biliyorsun, kelimeler değil benim aradığım, o nedenle sus, yorma kendini... </div>
<br />
Kal sağlıcakla.<br />
<br />
A.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-27247363027946055112019-10-18T04:32:00.004-07:002019-10-18T04:32:44.131-07:00Cevap Alamadığım Mektuplar /1Sevgili Dost,<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Biliyorum, bu mektup hiç eline ulaşamayacak. Bu senin var olup olmamanla ilgili değil. Belki sen etten ve kemikten bir vücuda sahipsin ve orada bir yerlerdesin. Sorun bende. Ben, sana inanmıyorum, daha doğrusu inancım kalmayan şeyleri, cevabını bulamadığım soruları, soruları cevaplayacak kimse bulamadığım için kaleme alıyorum. Bakarsın gün gelir bunları postaya veririm. Ama bil ki cevap beklemiyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi ilk sorum şu: umudun izini kaybettiğim bu çıkmaz sokağa ne zaman daldım. Hayatın güzellikleri hemen yanı başımda iken neden kendimi onlara uzanamayacak kadar güçsüz hissediyorum. Tek atımlık bu hayat kurşununu nasıl oluyor da bu kadar fütursuzca havaya sıkıyorum ve yine de kendime hakim olamıyorum? Kontrolü ne zaman kaybettim? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dur, hemen kağıdı kalemi eline alma. Önce bir düşün. Kendin bana akıl verecek halde misin? Eğer birlikte batacaksak bu derin ve umutsuz karanlığa, hiç gelme peşimden. Ilk satırlarda da yazdım, ben bir cevap beklemiyorum. Benim sorularım tek yönlü uçak bileti gibi. Gidiyorum, dönmeyeceğim... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kadim Dostum, </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Iflah olmaz, dayaklık bir adamım belki, ama dostun belledin beni bir kere. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Belki görüşürüz, konuşuruz, ama bu sorularımı değil başka şeyler konuşalım olur mu? </div>
<br />
Sevgiyle <br />
<br />
A.<br />
<div>
<br /></div>
Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-71196094552546302912019-07-16T07:22:00.001-07:002019-07-16T07:26:52.417-07:00Hayata çıkıyorum...Tatil ve hayat birbirine çok benzer.<br />
Tatile çıkarken yapılan planlar, planlar, planlar...<br />
<br />
Zaman kısıtlı!<br />
<br />
Tatilden dönerken yarım kalanlar, beklenmedikler, bir dahakineler...<br />
Hatta bazen yarıda dönmeler.<br />
<br />
Hayat?<br />
<br />
İşte hayat da bir tatil,<br />
<br />
Yarım kalmışlıklar aynı,<br />
Hiç yaşanamamışlıklar aynı,<br />
Beklenmedikler aynı<br />
<br />
Yalnızca<br />
<br />
Nereden geldiğimiz nereye döndüğümüz meçhul!<br />
<br />
Ha, bir de ne zaman döneceğimiz...<br />
<br />Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-76405130240065893322019-06-26T14:15:00.003-07:002019-06-26T14:15:25.327-07:00Yangın ve çaresizlik Bir rüzgar esiyor serinden...<br />
Yüreğim yanıyor ta derinden.<br />
Bir kız çocuğu babasının kollarında ,<br />
Sarılmış umutla ve fakat umut boğulmuş onların yolculuğunda.<br />
Ateş kör olmuş beni dağlıyor,<br />
Tüm dünya boş gözlerle izliyor.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-26198928834553111432019-06-26T14:09:00.000-07:002019-06-26T14:09:52.969-07:00Yabancılar<br />
<div dir="ltr">
Bir ben var bir de beni tanımayanlar. <br />
Bir sen var bir de seni tanımayanlar. <br />
Sen, bana beni tanımayan; <br />
Ben sana seni tanımayan.<br />
Biz birbirimize iki yabancı ama farkında olmayan...</div>
<br />Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-70607242612212057092019-06-24T13:30:00.004-07:002019-06-24T13:30:54.392-07:00Uzun bir aradan sonra <div style="text-align: justify;">
Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başlıyorum. Biliyorum zor olacak biliyorum düşe kalka ilerleyeceğim ancak içimden bir şeyler beni zorluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Yazmak zamana düşünceleri kazımaktır."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Diyorum kendi kendime.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O halde...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir fikre gönül vermek ve onun uğruna mücadele yoluna girmek enteresan bir süreci tetikliyor. Yüksek motivasyonun yanı sıra belli alanlarda motivasyonu kaybetmeye de neden oluyor. Uzun süredir kabullenip yanınızda gördüğünüz dostlarınızın neden kendi inandığınız davada yer almadıklarını - ama sözde savunuculuklarını yaptıklarını gördüğünüz halde - sorgulamaya ve diğer gündelik rutinlerindenki can sıkıcılığı görmeye başlıyorsunuz. İşte bu noktada normalleşmekle var olanı düzeni yıkmak arasında bir yerde sıkıştığınızı fark ediyorsunuz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Var olanı yıkıp yeniden doğumun sancısını yaşama cesaretini göstermek mi yoksa düzeni koruyup doğmak üzere olanı bir kenara koyup, kürtajın buruk tadını yaşamak mı?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Uzun bir aradan sonra yola düştüm tekrar. Yol uzun, hayat kısa, dert çok... Yolun sonu malum, yol muallak, irade bulanık. Ve ben yürüdükçe sona yaklaşıyorum.</div>
Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-20504239412757835112018-03-13T03:22:00.001-07:002018-03-13T03:22:28.242-07:00Acı...Acılar yarışmaz,<br />
Acılar birikir,<br />
Paylaşılır,<br />
Paylaşılmak gerekir.<br />
Paylaşıldıkça azalır.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-31883051079092794932018-03-06T11:36:00.001-08:002018-03-06T11:36:02.162-08:00Dosta veda... En sıkı dostluklar hep sessizliklere saklanmış. Herkes ve herşey sustuğunda onlar konuşuyor ve özleniyorlar.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-40937371471576004372014-10-12T14:05:00.002-07:002014-10-12T14:07:34.242-07:00Fener<div style="text-align: justify;">
Gecenin yalnızlığını, günün ardından,</div>
<div style="text-align: justify;">
üzerime bir yorgan gibi örtüyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Solup giden gündüz siluetleri,</div>
<div style="text-align: justify;">
cama vuran yağmur damlaları misali sekiyorlar yalnızlığımdan.</div>
<div style="text-align: justify;">
Düşüncelerim hem susuyor hem de içimi ısıtıyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
Onların orada olduğunu ve dile gelmeseler de beni ben yaptıklarını bilmek garip bir huzur salıyor ruhum semalarına.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Evlerin ışıkları gecenin içinde ateş böcekleri misali bir yanıyor bir sönüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
Karanlıkta süzülen bana yol gösteriyorlar usulca.</div>
<div style="text-align: justify;">
Kendi içlerinde nice dünyalar olsa da bana yalnızca soluk sokak lambaları.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendime döndüğüm her akşam olduğu gibi bu akşam da dünyanın bir ucunda fırtınaların içinde dünyanın geri kalanından habersiz, sessiz, sönük ve suskun yanan bir fenerim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ta ki ertesi güne kadar, o da gelirse...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-24259825451210610942014-08-05T07:34:00.002-07:002014-08-05T07:34:34.949-07:00Mana?İçimi yarıp dışa çıkarasım geliyor bazen.<br />
Mutlu yüzlerimiz hayatın tadını çıkarıyor, ama dibe dalıp da içine battığımız rezaleti görünce<br />
kah sessiz sessiz ağlıyorum kah ruhumu alıp gidiyorum.<br />
Uzaklar ben gittikçe daha uzağa gidiyor, bana yakın olansa hep karanlığın havasız tadı oluyor.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-80191493622595400622014-07-15T07:53:00.002-07:002014-07-15T07:53:35.209-07:00Giden ve Gelen // GeceParmaklardan dökülen notalar, boş odalardan semalara ve oradan da dar ve yalnız sokaklara götürüyor beni. Adımlar gecenin ıslak sessizliğinde binaların duvarlarında yankılanıyor, sonra da yitip gidiyorlar. Onlarla birlikte ben de parça parça sonsuza dağılıyorum.<br />
<br />
Gecenin içinde sarılı beyazlı yanan ışıklar, zaman zaman sıcaklık zaman zamansa buz gibi bir soğukluk hissi veriyor yüreğime. Ilık bir akıntı kapladığımda yüreğimi, göz kapaklarım zamanın ağırlığına direnmiyorlar artık. Ve fakat hemen sonra açıyorum onları, çatlayan bir notayla. Bir ürperme geçiyor zihnimin en derin köşelerinden, diğerlerine sürtünmemeye çalışarak.<br />
<br />
Ben burada bu tiyatroyu izlemek için duruken, biliyorum ki gerçekliği kaçırıyorum. Parmaklarım gayri ihtiyari geziniyorken kelimelerin üzerinde, bunun da sıradan bir hikaye olmamasını umuyorum.<br />
<br />
Bu notalardan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, zira benden gidenler bir başka bende biraz eksik biraz fazla ama yeni bir benle karşıma çıkacak. O zaman ona bakacağım ve geçmişten tanıdık bir yüz gördüğüme yemin edebilmeme rağmen onun kim olduğunu bilemeyeceğim. O artık bir yabancı olacak benim için gecenin içinden notayla gelen!<br />
<br />
Kaldırımlar ve gece beni yutuyor,<br />
Yeni güne doğuyorum.<br />
Dünü unutuyorum...Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-21658241.post-55920669541488108322014-06-03T07:29:00.003-07:002014-06-03T07:29:31.466-07:00Özgürlük Manifestosu1. Varlığım ne seninkine ne de bir diğerine bağlıdır.<br />
2. Mutluluğumu paylaşıyor olmam, isteğimdir; ihtiyacım değil.<br />
3. Paylaşmak isteğimdir, ihtiyacım değil.<br />
4. Paylaşmak istememek senin seçimindir, herkes seçimlerinde özgürdür.<br />
5. Senin özgürlüğün benim mutsuzluğum olmadığı sürece, seçimlerine saygı duyarım.<br />
6. Özgürlükler çakıştığında, paylaşmak istiyorsak, ödün vermek iki tarafın da seçimi olmalıdır.Uzun Uzak Adamhttp://www.blogger.com/profile/08978844935940747535noreply@blogger.com5