Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıdığı varsayılan ve fakat vicdanları küf kokan kimselere sesleniyorum:
Havada rakamlar uçuşuyor, ifade ettikleri anlamlardan habersiz; Karşılıksız kazanılan, alın terine ihtiyaç duyulmayan ve düzen tarafından düzülmeye göz yumarak "düzen" olmaya çalışanların diyarında. Uzak kıyılara açılan kapıların ardında yatan korkular ve menfaatler kime fayda getirecek sorusu cevapsız. Ve onlar uykularında "yeşillik"ler görürlerken, alnından ter damlayarak çalışanların ağzına bir damla bal bile çalınmıyor. Hesap günü geldiğinde ofislerin gösterişleri masaları altına saklanmak para (yeşillik) etmeyecek.
Açın efendiler açın... kıyı bankalarında hesaplar açın... maaşları yatırın... Hesap vermekten kaçın... Yiyin efendiler yiyin... nereden geldiğini sormadan, nereye gittiğini hesaplamadan... Sac ayağı deyip, ayağının birini kendiniz kırın! Hukuk deyin hukukçuluğunuzdan utanmayın. Siz kendinize güvenmedikçe size kimler güvensin.
Yazıklar olsun!
Ustanın önünde saygıyla eğiliyorum:
Havada rakamlar uçuşuyor, ifade ettikleri anlamlardan habersiz; Karşılıksız kazanılan, alın terine ihtiyaç duyulmayan ve düzen tarafından düzülmeye göz yumarak "düzen" olmaya çalışanların diyarında. Uzak kıyılara açılan kapıların ardında yatan korkular ve menfaatler kime fayda getirecek sorusu cevapsız. Ve onlar uykularında "yeşillik"ler görürlerken, alnından ter damlayarak çalışanların ağzına bir damla bal bile çalınmıyor. Hesap günü geldiğinde ofislerin gösterişleri masaları altına saklanmak para (yeşillik) etmeyecek.
Açın efendiler açın... kıyı bankalarında hesaplar açın... maaşları yatırın... Hesap vermekten kaçın... Yiyin efendiler yiyin... nereden geldiğini sormadan, nereye gittiğini hesaplamadan... Sac ayağı deyip, ayağının birini kendiniz kırın! Hukuk deyin hukukçuluğunuzdan utanmayın. Siz kendinize güvenmedikçe size kimler güvensin.
Yazıklar olsun!
Ustanın önünde saygıyla eğiliyorum:
"Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"
(Tevfik Fikret - HAN-I YAĞMA)