Friday, September 28, 2007

Sırtlan Günlükleri

Gün yavaşça ilerliyor 29'unda.
Onların ülkesinde, onların usulünce yaşanmalı kanımca. Hayatın tek bir noktaya yoğunlaşarak kendi üzerine çöktüğü bu dünyada çok yakında ne onlar kalacak, ne diğerleri, ne de bizler. Sırtlan toprakları kurak, sıcak ve sırıtkan.
Herşey yan yan gülüyor ve yerden yükselen çöl sıcağı ilüzyonların maddi manevi azmettiricisi oluyor. Sersem sepelek geziniyor uzun uzak sırtlan gün sıcağında, kafasına gezen yüz tilkinin yüzünü de boğazlama planları yaparak. Sürü uzaklarda, yeni sürü bilinmeyen mesafesinde. Çöl müziği leş kokuları ve akbabalarının çığlıklarıyla tam bir uyum içinde kulaklarda yankılanıyor ve beyni adeta avucunun içine alıp yok ediyor.
Bu ölümüne bir mücadele.
Ölen kazancak ama ölmek kolay değil...
二十五日

Saturday, September 22, 2007

Hücre...sırtlan...arslan

1 Eylül. Tutuklu hücreye alındı. Uzun Uzak diyarların uçsuz bucaksız sürgün topraklarında bir gün daha doğarken, o, gecenin
yorgunluğunu ve ırak ellerin yalnızlığını sırtlandı.
2 Eylül. Dışarıda yağmur damlaları ardı ardına toprağı kucaklarken, o, kırık kalpler sokağının dövüşcülerini anlatan bir film
izliyordu anlamadığı bir dilde. Ana kucağının sıcaklığı çok ama çok uzaklarda kalmış, sevgilinin tuzlu teri hala üzerinde.
... Eylül. Sırtlan uyanıyor. Korkak ve ürkek geziniyor sokaklarda. Yüzündeki garip tebessüm ürkütücü bir ışık barındırıyor.
Şehrin aslanları ulaşana dek bu şehir onların. Zincirler kırılmış, hücre delinmiş.
??? Eylül. Sırtlan sırıtıyor...