Monday, June 12, 2006

İçme suyu şişesi yalnızlığı

Sahibi tarafından terkedilmiş yarım litrelik içme suyu şişesi duvarın üstünde, grubun arkasında, saatlerce, öylece duruverdi. Kimsenin ondan haberi olmadı; Sahibi onu bıraktığı yerde unuttuğunu susadığında hissetti ama artık çok geçti. Uzun uzak adam şişeyi farkettiğinde nedenini bilemez bir şekilde iç dünyasına çekiliverdi hızla. Akşama doğru çökecek olan karanlıkla birlikte gelecek fırtınanın habercisi yoğun hüzün bulutları kaptığı gibi sürüverdi düşüncelerini bu diyarlardan:
Çok uzun sayılamayacak kadar kısa ve kısa sayılmayacak kadar da uzun bir süredir aynı eşle dans ediyordu dans pistinde. Gözü hiçbir zaman kenarda oturan veya ayakta eş arayan eşlerde olmamıştı ta ki bir tanesi kendisine göz kırpana kadar. O noktada düşünce duvarında başgösteren çatlaktan akıvermeye başladı gönül suyu. Gönlü sızdıkça usulca çatlaktan, düşünceleri ihanet dar boğazına yaklaştıkça yaklaştı. Rüyalarında O'nunla dans eder oldu bir süre, terleyerek uyandığında derin bir nefes almak istediyse de başaramadı. Tekrar uyumak istedi ancak dudakları kurumuş, gönül pınarı çekilmiş ve düşünceler ihanet dar boğazında düşman orduları tarafından kıstırılmıştı. Bu noktaya gelişinde elbette kendisine göz kırpan eşin etkisi var idi ancak asıl hata kendisindeydi. Neden iradesine sahip çıkmamış ya da geleceği öngörememiş ve bir başkası ile dans etmek için bu derece aceleci davranmıştı? Kimbilir belki de aceleci davranmamıştı zira bu ana kadar geçen süre ne kısa denebilecek kadar uzun ne de uzun denebilecek kadar kısa idi. Zaman tanrısı yapacağını yapmış ve işte oyununu oynamıştı. Bu düşünceler içinde terlerken uyku diyarına geri döndü tekrar. Yeni eşinin kollarına...
Gündüz düşünden uyandığında içme suyu şişesi öylece duruyordu. İhanet dar boğazına yürüyen düşünce orduları, fırtınanın habercisi yoğun hüzün bulutlarının gölgesinde, uzun uzak adamın gönül sızıntısına aldırmadan yürüyüşlerine devam ettiler. Zira yürüyüş bir kere başladı mı durmak mümkün değildi...

1 comment:

Anonymous said...

Her tercih bir vazgeçiştir. Bir açıdan bakarsan insanoğlunun doymak bilmez açgözlülüğünü görürsün. Diğer açıdan baktığında ise, ya olman gereken aslında gerçekten yeni olansa ve sen yanlış bir tercihin içindeysen?.. İhanet çemberinden geçmeden bunu nasıl öğreneceksin? Dürüst davranarak mı? Acı her halükarda karşına çıkar, ya kendi gönül sızın olarak, ya da diğerinin sızısına sebep olmanın getirdiği vicdan azabı olarak.. Çok tuhaf aslında acı yaşamamak için tercihlerde bulunmak ve pişmanlığın hafif sızısına razı olmak. Peki insanlara şöyle bir seçenek sunulsa; "kırmızı bir hap yaptık size, bu hapı içinde tüm aşk acılarınız sora erecek" gerçekten alır mıydın bu hapı?... Aşk bile bile acı çekmektir.. Tüm bu acıların kendisidir. O yüzden kızma akşamın getirdiği fırtınanın habercisi hüzün bulutlarına, tadını çıkar:)