Friday, January 11, 2013

Karanlık Gün...

İntihar etmek her zaman kafana kurşun sıkmakla, boynuna ilmek geçirmekle olmuyor;bazen uçurumu görüp kılını kıpırdatmamak da bir intihar... İşte böyle anlarda, seçim yapmamak da seçimlerin en acısı olabiliyor. Gelen sonu görerek seçimi kabulleniş, ölmeden ölmek ve gömülmeyi bekleyen canlı bir cenaze olmak demek.  

Ama, hayır! Bu seçimsizliği yüceltmezden evvel iyi tahlil etmek gerek: bu kabulleniş yıkılmaz bir iradenin soylu teslimiyeti mi yoksa basiretsiz bir diz çöküş mü?

Farklılık "son"da! O gün, geçmişe baktığında içinde birşeyler "kaybolmuşluk" hissisyle titreşirse bil ki basiretsizliğin esaretidir diz üstü çöktüren. Ölüm sana uzanırken, kabullenişi hatırlayıp, kararına hala saygı duyuyorsan, o zaman ebedi istirahatgahına huzurla götürülürsün.

Peki bu romantik tablo bir kenara bırakıldığında: kim bir seçimin peşinden, bükülmeden, hasar almadan, pişmanlık duymadan gideceği iddiasını ortaya atabilecek kadar burnu büyük ve aptal olabilir? Bükülmeyen kırılır, dönmeyen çakılır... 

Karanlık bir gün doğuyor... güneş boğuluyor.