Thursday, May 27, 2010

Savaş Sanatı - II

Sokağa girdim... Çıkmaz sokak. Sağ tarafta 25 metre uzakta yaşlı bir çam ağacı yükseliyor; sol tarafta 15 metre uzakta bir elektrik direği yükseliyor. Yolun tam ortasında, yaklaşık 35 metre sonra bir logar kapağı yer alıyor. Tatlı bir rüzgar yanağımı okşuyor. Gözlerimi kapıyorum. Göz kapakları aydınlığı dışarıya hapsediyor. İçeride kan kırmızı bir karanlık. Yavaş yavaş adım atıyorum gözlerimi açmadan. Tedirginim... Adımlarımı sayıyorum, kulak kesilmişim: arkadan araba mı geliyor, Önden bisikletli bir çocuk mu gelecek ya da bir köpek koşarak saldıracak mı? İkinci, dördüncü, derken altıncı adım.

Duruyorum;

Kaygılarım beni durduruyor, oysa gözlerimi kapamadan önce solda duran elektrik ağacının, sağdaki çamın ve ortadaki logar kapağının yerini tespit etmiştim, üstelik bu bir çıkmaz sokaktı ve karşıdan araba gelmiyordu, bisikletli çocuk ve azgın bir köpek de yoktu ortalıkta. O zaman neden endişeleniyordum? Tüm hayatım şartlanmalarla geçmiş, beklenmedik tehlikeler, beklenmeyenin vereceği acı hep ürkütücü bir öcü olarak sunulmuş.

Tekrar yürümeye başlıyorum...

Gözlerimi açmıyorum, olacakları göze alıyorum. Onuncu adım, on ikinci adım, yirminci adım, gözlerim açılıyor! Emirlerimi dinlemiyor, koruma iç güdüsü kontrolü ele geçiriyor. Elektrik direği hemen arkamda kalmış, sağ taraftaki çam ağacına ise uzağım. Rüzgar hala tatlı tatlı esmekte.

Adımlarım önce ağırlaşıyor, sonra görmenin huzuru ile hızlanıyorum...

No comments: