Monday, July 10, 2006

Saklı Seçilmişler - 1

Yüzyıllar boyu yağmurlarla ıslanan topraklarda çırılçıplak ve birbaşına kıvrılmışım toprağın üstünde. İçimdeki özgürlük ateşi yalnızlığa sürüklerken beni, umut ışığını eze eze kenara sıkıştırmış ve kuru, cılız dala çevirmiş. Şimdi kafamdaki her bir damar kalp atışlarımla bir genişleyip bir büzülürken yağan yağmura rağmen ben alev alev yanıyorum garip çöl sıcaklarında.
Yitip giderken, ölümün sıcak kumlarında harap bitap yürüyorum, sanrılarda boğulanlara delicesine sırıtarak...

1 comment:

volkan said...

Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan
kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.
Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi
yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu
sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu
zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim
sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama
durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,
peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,
soruyorlar, soruyorlar...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.