Sunday, May 21, 2006

Kaybedilen Bir Savaşın Ardından

Uzun uzak imparatorluğun uzak diyarlarından birinde güneş yüce dağların ardında batıp giderken, meydan muharebelerinden biri daha kaybediliyor uzun uzak ordular tarafından. Kendisi savaşa katılamadı ordunun başında. Uzaktan yönetmeye çalıştı ve ancak bu kadar olabildi. Şimdi bükülmez bir iradeyle izliyor her bir askerinin bir bir katledildiğini. Haberlerini alıyor oluk oluk akan kanlarının. İçinde birşeyler göçüp gidiyor sessiz ve derinden. Biliyor ki parça parça ölüyor. Darbe üstüne darbe alsa da Uzun Uzak Adam son zamanlarda, sürünse de çamur ve kan içinde, ağzını açıp da yardım dilenmiyor yıllar önce sırt çevirdiği düşmanlarından.
Güneş batıyor, ordu dağılmak, tükenmek üzere. Bu defa sırtından hançerlenmedi ama bekliyordu böylesi bir yenilgiyi. Zaman uyarmıştı onu evvelden. Ona karşı koyamayacağını bilmeliydi ve biliyordu da. Biliyordu ya yine de sesini çıkarmadı. Sürdü askerlerini ölüme.
Umut güneşi bir kez daha battı uzun uzak imparatorluğun uzak diyarlarındaki yüce dağların ardında, bir savaşın ardından tüten dumanları katran karası karanlıkta boğarak. Geriye sadece geniz yakan acı bir koku kaldı ve Uzun Uzak Adam'ın yüreğinden akan ılık kan nehri...

2 comments:

volkan said...

santim santim çürümek...

Anonymous said...

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.