Sunday, January 31, 2010

Bedel

Hayatı rüşvet, yolsuzluk ve para idi. Tüm memuriyeti boyunca, işleri kolaylaştırmak için "yardım" alırdı. Akşam eve döndüğünde yatağında huzur içinde uyurdu. Rüşvetten ve hak etmediği paraları yemekten gün geçtikçe büyüyen göbeği ve pis kokan nefesiyle mışıl mışıl uyurdu. Elinde olsa, hayatındaki herşeyi satar, herşeye değer biçerdi. İnsanların yüzüne güler, arkasından söver, gerekirse kıçını yalardı.

Sıradan bir gündü. mesai bitiminde, günün hasılatını devşirdi. Soysuz arkadaşlarıyla paylaştı. Elini cebine attı ve paranın sıcacık ve güven veren dolgunluğunu hissetti. Suratına sıcak bir tebessüm yayıldı. Eve dönmeli ve yarın için hazırlık yapmalıydı. Yolda bakkala uğrayıp, esnafla düzeysiz sohbetler edecekti. Daireden çıktı.

Sonbahar akşamının kömür kokulu akşamında, otoparka bıraktığı ama park parasını ödemediği (otopark görevlisi kendine muhtaçtı) aracına doğru yöneldi. Işığın altında duran siluet dikkatini çeker gibi oldu, ama ona neydi ki, parasız pulsuz zibidinin biriydi herhalde. Tam yanından geçerken adam kolunu tuttu. Adamla göz göze geldiğinde, adamın gözlerinin ürkütücü bir şekilde parladığını gördü. Adam alçak sesle:

- Benimle geliyorsun,

dedi. Öylesine otoriter bir tonla söylemişti ki karşı koyamadı beriki. İşyerinin arka sokağına girdiklerinde, adam cebinden tabancayı çıkardı, ona doğrulttu ve sordu:

- Kaç para?

Beriki cevap verdi, korkarak:

- Üstümde para yok...
- Kaç para dedim?

Parmağın tetik üzerinde hareketlendiğini gören beriki korkarak:

- Tamam, tamam... cebimdeki tüm parayı alabilirsin. dedi.
- Kaç paran var demedim...Kaç para istiyorsun?
- ?!?
- Şaşıracak ne var, kaç para istiyorsun?
- Neye? Nasıl? sen şimdi benden para istemiyorsun ama bana para vermek mi istiyorsun?

Beriki bunları söylerken, hem korkuyor hem de paraya düşkün içindeki sülüğün hareketlendiğini hissediyordu.

- Evet, kaç para istiyorsun... hayatın boyunca herşeye bir değer biçtin. Herşeyi pazarlık konusu ettin. Hak etmediğin şeyleri aldın. Şimdi, ben de sana hayatına karşılık ne kadar istediğini soruyorum?

Berikinin içindeki sülük birden kuruyuverdi. Korku dağlara tırmandı ve soğuk soğuk sırıttı.

- Ama... ?!?
- Kaç para istiyorsun, çekinmeden söyle sana istediğin tüm parayı verebilirim, ancak iyi düşün, senin fiyatını soruyorum?
- Ama... kendime fiyat biçemem...çok...çok... hayır hayır insan hayatına paha biçilmez.
- Soru sordum ve cevap istiyorum. Kaç para isityorsun?
- ...
- Madem cevap vermiyorsun, o halde sana ben değer biçiyorum. Alışkın olduğun üzere önüne atıyorum parayı.

Bu sözlerin ardından cebinden bir tomar para çıkardı. Ve önüne attı. Sonra da berikini karnından vurdu.

- Şimdi canın biraz acıyacak, ama inan bana sönüp giden hayatın bu önündeki paraya bile değmez... Şu son anlarında, canını acıttığın insanları ve kirlettiğin insanlığı düşün...

dedi ve akşamın çöken karanlığında yitti giderken, kan gölü yavaş yavaş yayıldı. Beriki korkudan altına ettiğinden, kendine layık bir ölümü tattı...

Bokun içinde, paralarla ve kanında boğulararak, geberdi gitti.