Wednesday, December 23, 2009

Düşman

Solgun bir gün daha başladı, nefes darlığı çektiğmiz bu hayatta.
100 metre kare evler, 150 metre kare ofisler. Boynumuza geçirilmiş ipler ve tasmalar boğup, nefesimizi kesiyor. İp çok uzun değil.
Ne zaman unutsak varlığını esaretin, özgürlüğün tebessümü gelse yüzümüze, görünmeyen el öyle bir çekiyor ki boynumuzdan, tebessüm yerini acıya ve hırpalanmışlığa bırakıyor.
Renkli ekranlardan uyutmaca görüntüler süzülüyor, haberlerde hep korku hep muamma. Kaybolduğumuz şehrin içinden çıkmak mümkün değil. Kurtuluş çabaları arttıkça, bizi bağlayan
zincirlerin ne kadar güçlü ve fakat ne kadar da belirsiz olduğunu, kavranamadığını anlıyoruz. Çığlık atsak, sesimizi duyan yok.
Tutsağız, haberimiz yok.
Farkına varsan, unutturuyorlar, adı bazen "sağlık" bazen "hayat meşgalesi" bazen "sevgi" oluyor.
Hafıza desen, bize düşman, "unutmak lütuftur" diyorlar, unutunca da bir daha tepene biniyorlar,
Unutmasan nefes aldırmıyorlar.
Bu bir mengene ki sıkıştıranı çok.
Bu öyle bir düşman ki hem içimizde hem dışımızda ve her yerde.
Ondan çıkış, kurtuluş var mı?
YOK
Dur, hemen heyecanlanma! Ölüp de kurtulmak çözüm olsa, kolay olsa, herkes sıkardı kafasına.
Sinsi düşman, tetiği çekecek parmak ucunda, ona emir gönderecek beynin derinliklerinde.
Habis bir ur gibi içimize sinmiş, yerleşmiş. Kokuşmuş nefesi bizimle birlikte, beşikten kefene. O mermiye ulaşmak için, korkulardan kurtulmak ya da çoktan yaşarken ölmüş olmak gerek, ama bu düşman kollarımızı kesmiş, yerine kolumuz var hissi yaratmış;
Bacaklarımızı kesmiş, her an koşacakmışız gibi bizi diri tutmuş;
Gözlerimizi oymuş, yerine hayal gücünü koymuş;
Kulaklarımızı koparmış, zihnimize fısıldıyor;
Hislerimizi almış, plastik ve düzmece bir sinir sistemi yaratmış;İşkence üstüne işkence, öyle ki artık kurtulmaya giden yoldaki kurşuna ulaşacak irade, o kapkara
bulutun ardında tanrıların katında anahtarsız bir kutuda ve kör kuyunun dibinde yatıyor.
Adın Burcin olmuş... Bahadır olmuş... Fark etmez. Ne kadar tebessüm etsen de çabalasan da
FARK ETMEZ
Volkan'ım ben patlarım desen, ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın der sana sinsi düşman...
Hande'yim ben tebessümle yaklaşırım bu hayata desen,
"âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal
bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş"
deyip geçip gider bu kervan yanımızdan...
Vesselam:
İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR.
İt, biz oluyoruz, kervansa yoluna bakıyor.

Tuesday, December 08, 2009

Dolu? Boş?

Olumlu ve yapıcı düşünceye örnek olarak, kişinin bardağın yarısının dolu mu boş mu olduğunu gördüğünü verirler. Peki hangisidir olumlu olan?
Tabii ki "dolu" demeyin...
Sahip olmak, tüketmek öylesine yapışmış ki bu kokuşmuş hayatın üzerine, üretmek hep
köşeye itilmiş. Üretmek için boş yere ihtiyaç vardır.
Zen deyişi der ki:
"Bir çanağı kullanışlı kılan içindeki boşluktur."

Söndürün ışıkları,
Boşaltın zihninizi,
Açın şu hayatın kapılarını,
ben çıkmak istiyorum!