Monday, August 31, 2009

Kökler

Bedenin farklı noktalarda aynı anda var olması mümkün değilse de ruh bedeni geride bırakabilir veya bedeni her noktada takip etmeyi inkar edebilir. Hayat boyu beden oradan oraya savrulurken, ruh zaman zaman belli noktalarda yapışıp kalabilir.

Bugün, bu yağmurlu günde, gökyüzü kararmış ve içime kan yağarken, ruhum çok uzaklarda. Balkonda oturmuş, sırtını cama vermiş, göz alabildiğine uzanan denizi ve bir başına yıllara meydan okuyan çam ağacını izliyor. Tüten puronun dumanı semada ince ince yitip giderken, toprağın taze kokusu rüzgarla taşınıyor algımın krallığına.

Soru açık ve cevap bekliyor: varoluşumun amacı nedir? Bu amaç doğrultusunda nerede olmak istiyorum?

Hafif rüzgar ruhumu okşuyor ve esip gidiyor. Denizin durgun suyu üstünde süzülen martılar ruhumu dalgalandırıyor. Ruhum yavaşça havalanıyor. Balkonun pervazından yükseliyor ve bulutların arkasında saklanmış güneşin sönük ışığı altında denize doğru meylediyor.
Soruyorum kendi kendime: Bir ağacın en güçlü olduğu yer neresidir? Dalları? Yaprakları? Kökü? İşte cevabım: bir ağaç kökünde güçlüdür. Kaynağa en yakın olduğu yerde. O halde ruh da kaynaklarına en yakın olduğu ve en iyi beslendiği yerde dağlar kadar güçlü ve kımıldatılamazdır. O halde ne işim var bedenimin yalnız gezdiği bu topraklarda? Temiz havanın, zamanın bol olduğu, kaynakların kıtlaşmadığı ve kirlenmediği, yüzlerin birbirine yabancılaşmadığı topraklara dönmeliyim.
Dönmeliyim...
Dönmeliyim ama nereden ve ne zaman başlamalıyım...
Yoksa dönüş(üm) başladı mı?

Thursday, August 06, 2009

Düşünce su'dur...

Gecenin sessizliğinde akıp giden nehrin kıyısında oturmuş suyun huzur veren sesini dinlerken, fark ediyorum ki o nehrin yansıması daha derinlerde bir yerlerde kafamın içinde içime akıyor.

Ve düşünüyorum, su ve düşünceler benzerlik gösteriyor:

- Onları elle tutup, sınırlandıramazsın. Ya da belli kalıplar içinde kalmasını emredip, onlara hükmedemezsin.

- Bİr süreliğine etkisiz hale getirsen de yitip gitmesini sağlayamazsın. Suyu dondurup buz haline getirebilirsin ancak eridiğinde su yine sudur. Ya da buharlaştırıp gökyüzüne karıştırdığında yağmur olup yeryüzüne geri gelecektir. Üstelik daha da güclü daha da zor zaptedilebilir şekilde.

- Düşüncelerin içine giremezsin, dıştan baktığında hep görünmek istediği gibidir. İçine daldığında dışını göremezsin. Bütününü görmek için düşüncenin kendisi olmak gerekir tıpkı su gibi. Denize baktığınızda, sakin yüzünü görür altında neler olup bittiğini, ne gibi gizemler sakladığını asla bilemezsiniz. İçine daldığınızda, suyun yüzünde ne fırtınalar koptuğunu göremezsiniz.

- Düşünceleri sıkıştırıp hapsedemezsiniz tıpkı suyu kaplarda taşıyamayacağınız gibi. İlk
sallantıda ilk sarsıntıda kenarda atlayıverir. Kabından taşıverir.

- Düşüncelerin zarı incedir tıpkı suyun yüzeyi gibi.

Su hayattır ve düşüncede...
Düşünmeyen hayatlar, cansız çöllere benzer...