Friday, January 23, 2009

Yitip giden bir düşün ardından

Yağmurlu ve ıslak bir günde kapıyı aralayıp yürüyüşe çıkmak istiyorum. Islanan toprağın ferah kokusunu içime çekerek. TÜm dertlerimden sıyrılarak...

O günden bugüne kaç gün geçti? Hastanın kalp atışları ve gözlerinden süzülen ışık zayıf. Kelimeler dans etmez olmuş, son gayret zorluyor kendini bir iki kelam edebilmek için. Dudaklar ayrılıyor iki yana fakat düşünce barajı kuruyalı çok olmuş. Tek damla yağmur yağmıyor artık. Eski zamanın ihtişamlı ve bolluk günleri geride kalmış. Düşün çiçekleri, güz yağmurlarına hasret. Rüzgarlar sıcağın da etkisiyle öldürücü.

Son puronun dumanı semada yitip gitmiş, gökte tanrılar gibi yalnız yükselen güneşin karşı konulmaz sıcağında. Her adımda kuruyan göz pınarları yerini kan pınarlarına bırakıyor. Damarlar çatlıyor. Kan çiçekleri çöle yayılıyor.

Sıcak sarı üzerine ılık kırmızı... Ve emilen kandan geriye kalan kara kuru lekeler. Çöl çakallarına ve leş yiyicilere davetiye.