Saturday, January 12, 2008

ARIZA DEFTERİ

Kan kırmızı öfke, buz mavisi soluk,

Kim?

Ben değilim herhalde...

Herhalde ile olacak olsaydı kimbilir kimler nerelerde olurdu.

Sahi nerede olurlardı? Ya da olurdular?

"Sahi" dedin de niçin "gerçek" demedin. Gerçeklere inanmıyor musun yoksa ya da benim adım mor.

Yok yok iyice uzaklaştın konudan ve asıl noktayı kaçırdın.

Aynı soruyu sormaktan hoşlanmıyorum ama kim?
Kiminle konuşuyorsun?
Ve eğer soruyu soran bensem kime soruyorum ?
Yok soruyu ben sormuyorsam bana kim soruyor ve eğer kendi kendime konuşuyorsam niçin soru soruyorum?!? Kendi kendimi bilmiyorum da birtakım arayışlara mı giriyorum.

Bugün günlerden pazar olsun istesem de bişey farketmezdi; ki bunun da konuyla bir alakası olduğu kanaatinde değilim. Kanaatinin de bir önemi yok zaten.

Peki ya sen? Sen bu yazıyı okurken ne düşünüyorsun? Sana soruyorum evet bakma öyle sağa sola, kendi kendime konuşacak değilim herhalde.

Ezcümle canımı sıkan birkaç konudan biri de konunun hepi topu iki kelime etrafında toplanması ya da topallaması. Ben ve herhalde. Ne kadar da kesin ve derin oldu. Derin ve kesin, kesik deriyi andırmadıysa o zaman bir de şunu deneyelim: keskin serzenişt... ya da kontrolden çıkan serseri mayın bir beyin...

Dur artık dur!

Biri bu defteri kapatsın yoksa hiçbir zaman inemeyeceğim bu zeplinden...

Zeplin nereden çıktı şimdi?

Keskin, derin "ben" herhalde bu balonu şişirdim...

Kar beyazı sonsuz bir boşluk ve çimen yeşili bir koku!