Monday, May 29, 2006

Yarım kalmışlık...ihanet

Günler günleri kovalıyor, seneler geçip gidiyor. gün gelip geriye baktığında "Yarım kalmışlık, türüne ihanet etmişlik hissi", yüreğinde bir sızı bırakıyor Uzun uzak adamın.
Geçmişten bugüne sandığında sakladığı yüzler birer birer akıp geçiyor zaman nehrinde. Derin bir nefes alıp kendini bırakıoyr buz gibi sulara.
Birlikte yola çıktığı yüzler devam edip giderken o kenara almış kendini. Durmuş, bir ateş yakmış, biraz soluklanmış ve sonra tekrar yola koyulmuş arkadan gelenlerle. Bir müddet sonra tekrarlamış aynı döngü kendisini. Sızı o zamanlar hissedilmemiş zira başka düşüncelerle geçiştirilmiş acılar. Oysa durup geriye baktığında şimdi içi sızlıyor tamamlanmamışlık hissiyle. Devam edip gidenler bir yerlere geldiğinde onun gölgesi gerilerde kalmış.
Bu bir seçim...

Sunday, May 21, 2006

Kaybedilen Bir Savaşın Ardından

Uzun uzak imparatorluğun uzak diyarlarından birinde güneş yüce dağların ardında batıp giderken, meydan muharebelerinden biri daha kaybediliyor uzun uzak ordular tarafından. Kendisi savaşa katılamadı ordunun başında. Uzaktan yönetmeye çalıştı ve ancak bu kadar olabildi. Şimdi bükülmez bir iradeyle izliyor her bir askerinin bir bir katledildiğini. Haberlerini alıyor oluk oluk akan kanlarının. İçinde birşeyler göçüp gidiyor sessiz ve derinden. Biliyor ki parça parça ölüyor. Darbe üstüne darbe alsa da Uzun Uzak Adam son zamanlarda, sürünse de çamur ve kan içinde, ağzını açıp da yardım dilenmiyor yıllar önce sırt çevirdiği düşmanlarından.
Güneş batıyor, ordu dağılmak, tükenmek üzere. Bu defa sırtından hançerlenmedi ama bekliyordu böylesi bir yenilgiyi. Zaman uyarmıştı onu evvelden. Ona karşı koyamayacağını bilmeliydi ve biliyordu da. Biliyordu ya yine de sesini çıkarmadı. Sürdü askerlerini ölüme.
Umut güneşi bir kez daha battı uzun uzak imparatorluğun uzak diyarlarındaki yüce dağların ardında, bir savaşın ardından tüten dumanları katran karası karanlıkta boğarak. Geriye sadece geniz yakan acı bir koku kaldı ve Uzun Uzak Adam'ın yüreğinden akan ılık kan nehri...

Sunday, May 14, 2006

"Tahammül" dağının etekleri

...saraylar, ...bahçeler
İlkel bir sahiplenme hissiyle sarfedilen "biz"ler.
Böyle bir çoşku ve böylesine anlamsızca yaklaşımlar iç kaldırmasın da ne yapsın!
Ait değilsin buralara, usulca dön arkanı ve bu sessiz dağın zirvesinde bir yerlerde kaybol...

Wednesday, May 03, 2006

Geçmiş...gelecek...

Uzun uzak uzanıp giden gelecek günlerin gölgesinde yaşanan günlerden bugün, yeniden dansa başlıyor kelimeler havada uçuşan duygularla. Geleceğin gölgesine yerleşen yağmur bulutları teker teker salıyor sessiz damlacıkları yeryüzüne bugünün. Geçmiş yetişmeye çalışıyor kendine yüz vermeyen bugüne aksayan adımlarıyla.
Uzun uzak adam, geleceğin gölgesinde uzanmış tadını çıkarıyor bugünün, yağmurlarla ıslanan çimenlerin üzerinde. Toprak kokusu göğe yükselirken sessizlik yerini yoğun düşüncelere bırakıyor.
Geçmiş düşünceleri oluşturmuş ve hiç var olmamışçasına geride kalmış.
Gelecek düşünceleri oluşturmuş ve zaten hiç varolmamış.
Bugün ise damla damla akıp gidiyor.
Elimizdeki "an" ise düşündükçe yitirdiğimiz bir hazine.
Uzun uzak adam, geleceğin gölgesinde anın tadını çıkardıkça varolduğunu hissederek uzanıyor, yüzünde garip bir tebessümle...